Beşar Esad rejiminin devrilmesinden bu yana çaresiz aileler, ciddi boyutta işkencelerin yapıldığı ve binlerce insanın ortadan kaybolduğu Sednaya askeri cezaevinde sevdiklerinden haber bekliyor. Kayıp yakınlarından biri “Her gün geliyorum ve her gün umutlarım biraz daha kayboluyor” dedi. Aileler, sevdiklerinin maruz kaldığı işkenceleri ABD basınına anlattı.
Suriye'nin en kötü şöhretli hapishanesi Sednaya'nın arazisi, duvarları arasında yaşanan dehşete dair ipuçları sunan kağıt parçalarıyla dolu. Tesisin müdürü tarafından imzalanan 2020 tarihli bir emir, klinik bir dille “idari bir meseleye” atıfta bulunuyor ve Suriyeli bir subaya “yukarıda belirtilen kararın uygulanması için tutukluların gözlerinin bağlanması... Tam bir gizlilik içinde” emrini veriyor. Tutukluların kimlikleri de dahil olmak üzere en hayati ayrıntıların yer aldığı ekteki mektup ise hiçbir yerde bulunamadı.
Beşar Esad rejiminin pazar sabahı devrilmesinden bu yana çaresiz aileler, ciddi boyutta işkencelerin yapıldığı ve binlerce insanın ortadan kaybolduğu Sednaya askeri cezaevine ev sahipliği yapan, Şam'ın 20 mil kuzeyindeki tepeye gitti. Buradaki infazlar o kadar yaygındı ki Suriyeliler arasında “mezbaha” olarak biliniyordu. Aileler Sednaya'nın çevresinde dolaşırken, cezaevinden ofislerinden çıkarılan belgeleri incelerken, kayıp sevdiklerinin akıbetini öğrenemeyeceklerine dair korku yaşamaya devam ediyor. Washington Post’a konuşan 43 yaşındaki Hannan Odeh, son on yıldır kayıp olan kardeşini arama çalışmalarıyla ilgili olarak “Her gün geliyorum ve her gün umutlarım biraz daha kayboluyor” dedi.
Uluslararası Af Örgütü, Sednaya'da zaman zaman 20 bin kadar mahkûmun tutulduğunu tespit etti. Çok azı canlı çıkabildi; kaçmaya çalışanları çevredeki kırsal alanda kara mayınları bekliyordu. Suriye İnsan Hakları Örgütü’ne göre, ülkedeki iç savaş sırasında Eylül 2019'a kadar alıkonulan 145 bin Suriyelinin yaklaşık yüzde 90'ı hükümet tarafından götürüldü. Bunların 80 bininden fazlası hiçbir iz bırakmadan ortadan kayboldu ve birçoğunun Esad'ın geniş hapishane ağında tutulduğuna inanılıyor. Sednaya, hepsinin üzerinde yükseliyordu. 39 yaşındaki Usame Şalhom, yakındaki Talfita köyünde, onun gölgesinde büyüdü. Hapishaneyi, “Çocukken yanından geçerken bile korkuyordum” Neden bu kadar büyük olduğunu merak ederdim” sözleriyle anlatıyor.
Usame Şalhom, Suriye'deki iç savaşın ilk günlerinde muhalif gruplara katılmış. Pazar günü Esad'ın düştüğüne dair haberler yayılırken ve hapishane arazisinden bir helikopterin havalandığı görüldü. Onun tahminine göre hapishane müdürü ve yardımcılarını taşıyordu. Şalhom kapılara doğru giden gruba katıldı. Oraya vardıklarında yalnız bir askerin kapıyı koruduğunu ve silahını bıraktığını söyledi ve kendisinin ve diğer adamların hücrelerin kilitlerini vurmaya başladığını anlattı.
Rejimin son günlerinde burada toplu infazlar yapılacağından korkuluyordu. Ancak adamlar, tesisin dört bir yanından 400'den fazla görüntünün yayınlandığı televizyon ekranlarının bulunduğu merkezi güvenlik odasına ulaştıklarında, hala hayatta olan mahkumlar olduğunu gördüler. Salı günü zorla açtıkları demir kapılardan birinin önünde duran Şalhom, “Bazıları yürüyemiyordu ve battaniyelerle taşınmaları gerekiyordu” dedi. Özgürleştirdiği ilk hücrede, mahkumlar onu gardiyanları sanarak sinmiş ve yüzlerini duvara dönmüşlerdi. “Çok korkmuşlardı” diyen Şalhom, özgür olduklarını haykırdığında sadece bazıları dönmeye cesaret edebilmiş.
O zamandan beri binlerce Suriyeli ülkenin dört bir yanından akın etti. Bazıları hücrelere doğru ilerlerken öfkeden çığlık attı. Uluslararası Kızıl Haç Komitesi'nden bir ekip olay yerindeydi ve şu anda hapishaneyi kontrol eden muahlif güçleri, kayıtların korunmasına yardımcı olmaya çağırdı. Kolunun altında bir yığın kağıtla yola çıkan bir adam, “Yakılmasınlar diye onları alıyorum” dedi. Kalabalıktan bazıları isimlerini haykırarak, kayıt defterlerini ellerinde tutanlardan sevdikleriyle ilgili herhangi bir referans için onları taramalarını istedi. Bir kadın, defterlerden birini tutan bir kişiye “Hangi yıla ait? Hangi yılın?” diye bağırdı.
Daha sonra güvenlik monitörlerinin duvarı yıkıldı. Şalhom, görüntülerden herhangi birinin korunup korunmadığını bilmiyor. İdari binaların bazı bölümleri ve buralardaki yığınla evrak yakılmış. Bazı eski tutukluların Sednaya'nın siyasi tutukluların ve terörizmle suçlananların tutulduğu “kırmızı kanadı” olduğunu söylediği yerde, mahkumların Suriye kışından korundukları tek yer olan taş zeminli hücrelerde çürümüş battaniyeler vardı.
50 yaşındaki Outheima Ismail Hassan, beş erkek kardeşini arıyordu. Kayıpların çoğu gibi onlar da iç savaşın ilk günlerinde kontrol noktalarında ya da evlerinden alınmışlardı. Birini tutuklandığı yıl Sednaya'da ziyaret etmiş, diğerlerine ne olduğunu bilmiyor. “Hâlâ umudum var” diyen Hassan, hastaneleri ve diğer hapishaneleri kontrol etmiş, onların serbest kalmış olma ve kendisini de arıyor olma ihtimaline tutunmuş. Hassan, “Belki de hapsedilmekten akıllarını yitirmişlerdir ve evlerine dönemiyorlardır” dedi.
Mohammed 2015 yılında yasadışı para alışverişi yapmakla suçlandıktan sonra kırmızı kanatta beş gün geçirdi. Mahkum edilmeden önce bir hakime rüşvet vererek dışarı çıkmayı başarmış. Muhammed'e göre ceza verildikten sonra kişinin “kaderi belirlenmiş” oluyor. Yeni mahkumları kabul sürecini, “Size numaranızı hatırlamanızı ve adınızı unutmanızı söylüyorlar” diye hatırlıyor. Hapishanenin içinde bazıları hâlâ keşfedilmemiş odaları, yerin derinliklerinde olduğu söylenen gizli odaları arıyor. Dışarıdaki beton avluda, gizli katları bulmak için iki gün boyunca kazı yapan sivil savunma ekiplerinin bıraktığı delikler var. Ancak hiçbir şey bulamadılar.
60 yaşındaki Hüsnü Karmo, pes etmişti. Dört kayıp oğlu hakkında bilgi almak için yıllarını harcamış ve soruları onu Sednaya'ya getirmişti. İplere asılıp işkence gördüğünü ve cinsel saldırıya maruz kaldığını söyledi. Cezaevinin açıldığını duyar duymaz İdlib'in kuzeyinden yola çıkmış ve kimlik kartlarındaki doğum yerlerinden başka bir sebep olmaksızın tutuklandıklarını söylediği oğullarından nihayet haber alabilmeyi ummuş. Onlardan birinin öldüğünü biliyor. Suriye hapishanelerinde ve askeri hastanelerinde çekilen ve bir sığınmacı tarafından kaçırılan 53 bin fotoğraftan oluşan Sezar fotoğrafları olarak bilinen belgeyi açar açmaz 25 yaşındaki Usame'nin yüzünü gördü. Karmo, “Dişleri kırılmış ve burnu kanamıştı” dedi.
Kaybolduğnunda 22 yaşında olan Anas'a benzeyen bir adamın daha fotoğrafı vardı. Ancak yüzü kesin olarak anlaşılamayacak kadar bozulmuştu. Karmo, şunları söyledi: “Hiç umudum yok. Ne oğullarım için, ne de başkaları için” dedi. “Zaten ortaya çıkmamış olan herkes öldü.”