Uzmanlar, son yıllarda gençler arasında artış gösteren kolon kanserinin, birçok yemeğin içerisinde yer alan ayçiçek yağı tüketiminden kaynaklanabileceğini söyledi. ABD'li yetkililer, ayçiçek yağı kullanımının sınırlandırılması çağrısını yaptı.
Ayçiçeği, kanola, mısır ve üzüm çekirdeği gibi tohum yağlarının aşırı tüketiminin vücutta iltihaplanmaya yol açtığı uzun süredir biliniyor. Ancak yeni bir araştırma, bu yağların aynı zamanda kolon kanserine yakalanma riskini artırabileceğini ortaya koydu.
80'den fazla kolon kanseri hastasının tümörlerinin incelendiği çalışmada, tohum yağlarının parçalanarak vücutta üretilen biyoaktif lipitlerin seviyelerini yükselttiği görüldü. Bu lipitler, kanser hücrelerinin büyümesini destekleyen iltihabı teşvik etmelerinin yanı sıra bağışıklık sisteminin tümörlerle savaşma yeteneğini de zayıflatıyor.
Araştırmacılar, halkı tohum yağları yerine, omega-3 yağ asitleri içeren zeytinyağı ve avokado yağı gibi alternatif yağları tüketmeye çağırıyor. Ancak Amerika’daki bazı büyük kanser ve kalp hastalıkları kuruluşları, tohum yağı tüketiminin kanser gelişimine katkı sağladığına dair somut bir kanıt bulunmadığını öne sürüyor.
Donald Trump’ın Sağlık ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na aday gösterdiği Robert F. Kennedy Jr., ABD halkının bu tür yağlarla ‘sinsice zehirlendiğini’ ifade etti. 2010-2030 yılları arasında 20-34 yaş aralığındaki bireylerde, 50 yaş altı erken başlangıçlı kanser tanılarının yüzde 90 oranında arttığının da altı çizildi.
Geçtiğimiz günlerde Gut dergisinde yayımlanan araştırmada, 30 ila 85 yaş arasındaki kolorektal kanser hastasından alınan 81 tümör örneği incelendi. Çalışmaya katılan hastaların yarısından fazlası üçüncü ya da dördüncü evre kanser hastasıydı. Araştırma ekibi, bu hastaların tümörlerinde biyoaktif lipit seviyelerinin, sağlıklı yağlarla kıyaslandığında önemli derecede yüksek olduğunu buldu. Tohum yağları, doğal olarak omega-6 ve çoklu doymamış yağ asitleri içerir. Bu asitler, bitki tohumunda karmaşık bir biyokimyasal süreçle biyoaktif lipitlere dönüşür. Tüketildiklerinde, bitki hücresinde sentezlenir. Enzimler, daha sonra bu asitleri eikosanoid adı verilen biyoaktif lipitlere dönüştürür.
Kolon kanserinde, biyoaktif lipitlerin varlığı, bu yağların metabolize edildiğini gösterir ve aşırı omega-6 tüketimiyle ilişkilendirilen iltihaplanmayı artırır. Bu iltihap, kolondaki hücrelerin sürekli bölünmesini ve yenilenmesini teşvik ederek, mutasyonların artmasına ve dolaylı olarak kansere yol açar. Ayrıca, kronik inflamasyon bağışıklık sisteminin anormal hücreleri yok etme yeteneğini de engeller.
Genel olarak yaşlıları tehdit eden kolon kanseri, son yıllarda gençler arasında da büyük bir artış göstermeye başladı. Kolon kanserinin yaygın belirtileri arasında karın ağrısı, şişkinlik, sürekli bağırsak hareketleri değişiklikleri (örneğin, ishal veya kabızlık), kanlı dışkı, kilo kaybı, yorgunluk ve anemi gibi semptomlar yer alır. Bu belirtiler, genellikle diğer sindirim sorunlarıyla karıştırılabileceği için erken aşamalarda fark edilmeyebilir.
Kolon kanseri tedavisi, kanserin evresine bağlı olarak cerrahi müdahale, kemoterapi, radyoterapi ve hedefe yönelik tedaviler içerebilir. Erken evrelerde cerrahi olarak tümörün çıkarılması yaygın bir tedavi yöntemidir ancak ileri evrelerde kemoterapi ve radyoterapi kullanılarak kanserin yayılması engellenebilir. Tedavi süreci kişiye özgü olup, hastalığın yayılma durumu ve genel sağlık durumu göz önünde bulundurularak belirlenir.